• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Akdeniz Caddesi'nde yeni açılan Diyanet Binası'nda esnaf ve iş adamlarımızla 26 Aralık Cumartesi günü saat 10:00'da tanışma - kaynaşma kahvaltısı yapılacaktır.


İstanbul Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 0   0
EURO 0   0
       
Özlü Sözler
Hiçbir şey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiçbirşey. Herşeyi gidip almanız gerekir.
Sponsorlarımız
YAZARIMIZ Osman KÖROĞLU TÜM YAZILARI




YAZARIN SON MAKALESİ


SEN AĞA BEN AĞA BU İNEĞİ KİM SAĞA !

Sayın okuyucular, kriz teğet geçti mi sorusuna cevaben nacizane görüşlerimi ve gözlemlerimi paylaşmak için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Distribütörlüğünü yaptığım lastik firmasının düzenlediği Amerika seyahati için geçen ay New York’taydım. Gerçek krizi orda gördüm, 20 yıl tecrübeye sahip yüksek yönetici konumundaki insanlar çadır kentlerde belediyenin vereceği çorba için sıraya geçiyorlar.  Dayanışma sıfır, hayat pahalı, acıma yok, işsizlik her evin içinde, adamlar bitmiş.. Binlerce çadırdan oluşan bu çadır kentten her şehirde var. Yıllarca durmadan çalışmaya alışmış insanlar birden işsiz kalınca sudan çıkmış balığa dönmüş, bankalar evlere ve arabalara el koymuş. Şakır şakır intihar ediyor insanlar. Bu krizden sonra ahlak kavramı da tamamen çökmüş. Bundan 2,5 ay önce gittiğim Almanya Köln şehrinde de manzara farklı değildi. Avrupadaki müşterilerimle yaptığım sohbetlerde de aynı izlenimleri edindim.  Şunu anladım ki, kriz Türkiye’yi teğet geçmiş, dışarıda olup bitenlerin farkında olup da kriz Türkiye’yi deldi geçti diyen zihniyetin iyi niyetinden şüphe ederim. Esasen kriz hiçbir etki de yapmayabilirdi Türkiye’de. Bu biraz da  ülkemizde herkesin girişimci ruha sahip olması ile alakalı. Ehliyet sahibi olmadan herkes her işi yapmaya kalkıyor. Bilgisi yarım, sermayesi yarım, mekanı yarım, vizyonu yarım vs.. Hiçbir şeyi tam değil fakat balıklama işe dalıyor. Ülkemizdeki girişimlerin yarısı bu şekilde. Ekonomimizi kırılgan yapanda zaten bu. En ufak sallantıda patır patır dökülüyor. Şu anda da bu yarım girişimciler bir yerlere yaslanmış gidiyorlar, mal aldığı yere, akrabasına, ortağına vs. Ufak bir sıkıntıda da kendileri ve ayakta kalmak için yaslandıkları yeri de yıkıyorlar. Bu gibi işletmelerin verdiği hizmetten yada ürettiği maldan ötürü müşteri memnuniyeti de sıfır olduğu için ömürleride kısa oluyor. Yani kısaca “sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa” meselesi. Bir sene çıraklık yapan kendi yerini açmaya kalkıyor. Ben doğarken “usta” doğmuşum zaten diyor.

 

Bir başka yanılgıyı da örneklerle anlatmak istiyorum, bu konu gerçekten hassas ve ilginç. Samimi bir dostum ve derneğimiz üyelerinden baklava sarayı sahibi Hacı Tevfik Bey’in mekanında sohbet ediyorduk. Sohbete 15 dakika ara verdiğimiz bir anda mekanın sabah poça, açma ve simit gibi kahvaltı hizmetinde çalışan personeli yanıma geldi,

-Abi kendi yerimi açmayı düşünüyorum dedi. Sebebini sordum izahını istedim.

-Abi sabahları ben burada kahvaltı şefi olarak 2000-2200 adet ürün satıyorum sabah 6’dan 8:30’a kadar, bunun çayı kahvesi sütü vs. ayrıca dedi. Ben bu işin kurdu oldum dedi. Öyle ki benim yerime başkası baksa burada bu satışı yapamaz, bu işletmenin sabah satışlarının İstanbul ortalamasının üstünde olmasının sebebi benim 10 numara hizmet vermem. Gelen müşteri daha ağzını açmadan şak diye her gün yediği ürünü ve içtiği içeceği servis ediyorum. Bende kendim açmalıyım diye düşünüyorum dedi. Maaşım 1500 ytl. Kendi yerimde 2 günlük satışımla maaşım kadar para kazanırım. “Başkasını zengin edeceğime kendimi zengin ederim” dedi.

Hayretle kahvaltı şefini dinledikten sonra ;

-Bak evlat ! Beni can kulağı ile dinle. Allah senin bu çalıştığın işyeri sahibine bir rızk yazmış. Sen bu rızkın sadece vesilesisin, başkası da olsa aynı iş patronunun rızkı devam ettiği sürece olur. Sen kimseyi zengin etmiyorsun veren Allah. Senin maaşın şu anda 1500 ytl. Senin rızkında şu anda 1500 ytl yazılmış. Patronuna para veren sen değilsin. Kendin yer açarsın, uğraşır çabalarsın ay sonu birde bakarsın ki satışın tavanda yapsa tabanda yapsa avucunda 1500 ytl ya görürsün ya görmesin. Şu anda öğlene kadar çalışıyorsun, her türlü sosyal hakların var. Sigortan tam yatıyor. Maaşın güzel.  Macera arama, kendin olmadık işlere zıplama. Konfeksiyonda çalışırken işin kurdu oldum deyip kendi yerini açanlarıda tanıyorum, yanında 15 kişi çalıştırıyor. Ay sonuda bana yakınıyor ; -Yavv maaşla çalışsam daha iyi, koskoca işletme sahibiyiz, masraflardan sonra maaş gibi cüz-i bir kâr kalıyor şahsıma diyor. Akıllı ol evlat, aynen işinin hakkını vermeye devam et. Ne zaman rızkın bollaşırsa her şey zaten kendiliğinden olur. Hiçbir zaman yarım yamalak bir işe dalma dedim.

Allah razı olsun dedi, elimi öptü, müsaade istedi.

 

Ülkemizdeki çok önemli bir mevzuyu örnekle anlatmak istedim. Maalesef insanlar çalıştığı yeri zengin ettiğini düşünüyor. Kendimi zengin edeyim dedikten sonra, yarım yamalak bir işe kalkışıyor, ikinci el bir makine, küçük bir çırak, sokak arasında biçimsiz bir dükkan, pazarlama anlayışından yoksun, ucuz hammadde, kalitesiz ürün, disiplinsiz çalışma, tam olan hiçbir şey yok !! Sonuç tabi ki hüsran ! Suçlu kim, ya hükümet ya akrabası ya sektör ya da kriz vs. ama kendisinde hiç suç bulmuyor, çünkü çalıştığı eski işyerinde başarılıydım diyor ! 

 

Lütfen size soruyorum dostlar, yazdıklarımda haksız mıyım ?

 

 

Osman KÖROĞLU



Tayid - Tarihi Yarımada İşadamları ve Yöneticileri Derneği

© Copyright 2019  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top